Evlilikte Hangi Yıllar Kritik? Gücün, Bağlılığın ve Dengenin Siyaseti
Bir siyaset bilimci olarak güç ilişkilerini incelerken, çoğu zaman evliliğin de toplumsal bir “mikro siyaset alanı” olduğunu fark ederim. Evlilik, yalnızca iki insanın bir araya gelişi değil; iktidarın, rollerin ve aidiyetin yeniden tanımlandığı bir kurumdur. Devlet nasıl vatandaşlarıyla bir sözleşme yaparsa, evlilik de iki bireyin kendi “anayasasını” yazdığı bir sistemdir.
Peki, bu sistemin hangi yılları kritiktir? Hangi dönemde “demokrasi” işler, hangi dönemde “otoriterleşme” başlar?
Evlilikte hangi yıllar kritik? Bu soru, aslında “güç nasıl paylaşılır?” sorusunun özel alandaki bir yansımasıdır.
Birlikteliğin İlk Beş Yılı: Kurumsallaşmanın Politikası
Her rejim gibi, her evlilik de bir kuruluş dönemi yaşar. İlk beş yıl, bir “anayasa yapım süreci” gibidir.
Bu dönemde taraflar sınırlarını, rollerini ve beklentilerini belirler. Ancak siyaset bilimi bize şunu öğretir: her yeni kurum, kurucularının niyetinden çok, ilişkisel dinamiklerle şekillenir.
Erkeklerin güç merkezli yaklaşımı, evliliğin başında genellikle “istikrar” ve “kontrol” arayışına dayanır. Kadınların katılımcı ve iletişim odaklı tavrı ise süreci daha yatay, daha diyalog temelli kılmak ister.
İşte tam bu noktada ilk krizler doğar: bir taraf kurumsal otoriteyi, diğeri toplumsal dengeyi savunur.
Peki sizce, evlilikte demokrasi mi istikrar mı daha değerlidir?
7. Yıl Sendromu: İktidarın Yeniden Dağıtımı
Siyaset literatüründe “rejim yorgunluğu” diye bir kavram vardır. Uzun süre aynı iktidar biçimi sürdüğünde, sistem kendini yenileyemez ve içten içe çözülmeye başlar.
Evlilikte 7. yıl sendromu olarak bilinen dönem tam da bu politik döngüye denk düşer.
Bu yıllarda çiftler artık birbirlerinin ideolojilerini, yöntemlerini ve zaaflarını öğrenmiştir. “Yönetim biçimi” netleşmiştir.
Kadın bu dönemde genellikle daha fazla katılım ve duygusal temsil ister; erkek ise var olan düzenin korunmasından yanadır.
Bir rejimin demokratikleşmesi gibi, bir evliliğin sürdürülebilirliği de bu güç paylaşımına bağlıdır.
İktidar paylaşılmadığında kriz kaçınılmazdır.
Oysa paylaşım, rejimin değil, ilişkinin kalıcılığını sağlar. Birlikte yönetilen bir evlilik mi, tek liderli bir ilişki mi daha adildir?
15. Yıl ve Sonrası: Kurumsal Hafıza ile Yenilenme
15 yılını dolduran evlilikler, tıpkı köklü devletler gibi, artık bir kurumsal hafıza edinmiştir.
Bu dönemde ilişkideki sorunlar artık kişisel olmaktan çıkar; sistemsel hale gelir.
Tıpkı uzun süre iktidarda kalan partilerin, yeni kuşaklara hitap etmekte zorlanması gibi, uzun soluklu evlilikler de yenilenme ihtiyacı duyar.
Bu süreçte erkekler genellikle statükoyu koruma eğilimindeyken, kadınlar toplumsal ve duygusal dönüşüm talep eder.
Bu fark, siyasette reformcularla muhafazakârlar arasındaki gerilime benzer.
Bir taraf “yeterince iyi” derken, diğeri “artık değişim zamanı” der.
Bir evlilik, reformdan mı korkmalı yoksa onu bir fırsat mı görmeli?
Toplumsal İdeoloji Olarak Evlilik: Devletin Küçük Bir Modeli
Evlilik, bir özel alan meselesi olmaktan çok, bir toplumsal ideoloji aracıdır.
Devletin vatandaşlık anlayışı neyse, toplumun evlilik anlayışı da odur.
Eğer bir ülke itaatkâr vatandaşları severse, aynı kültür itaatkâr eşleri de över.
Ama eğer bir toplum özgürlükçüyse, o evliliklerde bireyler birbirinin “yurttaşı” olur, tebaası değil.
Siyaset bilimi açısından bakıldığında, her evlilik bir mikro rejimdir. Gücün nasıl dağıldığı, kararların nasıl alındığı ve krizlerin nasıl çözüldüğü, o evliliğin rejimini belirler.
Demokratik evliliklerde karşılıklı müzakere vardır; otoriter evliliklerde ise sessizlik bir iktidar aracıdır.
Peki siz kendi evliliğinizde vatandaş mısınız, yönetici mi? İlişkinizde özgürlük alanınız ne kadar geniş?
Sonuç: Evliliğin Eleştirisi, Aşkın Yeniden İnşası
Evlilikte kritik yıllar, yalnızca istatistiklerle değil; güç dengeleriyle açıklanabilir.
İlk beş yıl kurumsallaşma, yedinci yıl iktidar paylaşımı, on beşinci yıl yenilenme dönemidir.
Her biri, siyasal bir rejimin iç dinamiklerini andırır.
Ama unutmamak gerekir: hiçbir rejim, halkının iradesini yok sayarak uzun yaşayamaz.
Evlilikte de hiçbir ilişki, eşitliği ve katılımı dışlayarak kalıcı olamaz.
Güç paylaşmak zayıflık değil, olgunluktur.
Tıpkı demokratik bir devlet gibi, güçlü bir evlilik de itaatle değil, karşılıklı saygı ve temsille ayakta kalır.
Peki sizin evliliğiniz bir demokrasi mi, yoksa altın bir taçla süslenmiş bir monarşi mi?